E-posta: bilgi@anayasa.gov.tr
==================
Sayın AYM ÜYELERİ,
Kanlı Yasa ile katliamlara mahkûm edilen milyonlarca hayvan, sizlerin vicdanlarınıza emanet. Binlerce yıllık adalet geleneğinden süzülen şu söz bugün her zamankinden daha anlamlıdır: “Hukuk, her şeyin kralıdır. Hükmü o vermeli ve o yönetmelidir. Şüphesiz hukukun kaynağı ve hukukçunun özü vicdanıdır.” (Herodotos)
T.C. ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
Konu: Hayvanlara bir yanda vahşet, öte yanda üreme döngüsü getiren 7527 sayılı yasanın iptali istemidir.
Sayın Başkanlık,
2 Ağustos 2024 tarihinde yürürlüğe giren 7527 sayılı Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, hayvan hakları, kamu sağlığı, hukuk devleti ilkeleri ve toplumsal barış açısından ciddi tehditler içermektedir. Bu Kanun, aşağıda açıklanan nedenlerle, Anayasa’ya açıkça aykırıdır:
1. Hayvanlara yönelik kitlesel, keyfi ve sistematik katliamları meşrulaştırmaktadır.
2. Üremeyi kontrol altına alacak bilimsel, sürdürülebilir, kalıcı çözüm içeren gerçekçi tedbirlerin uygulanmasını imkânsızlaştırmaktadır.
3. Kısırlaştırmayı durdurmakta, sahiplendirmeyi adeta engellemektedir.
4. Yerel yönetimlerin 20 yıldır süregelen görev ihmallerinin bedelini hayvanlar üzerinde yok edici şekilde uygulamaktadır. Bu yasa, hem hayvan haklarını hem de kamu sağlığını ciddi biçimde tehdit eden, kamu vicdanını zedeleyen, toplumu kutuplaştıran, hayvanlara ve toplumsal şiddeti meşrulaştıran yıkıcı bir düzen oluşturmuştur. Bu sebeplerle, Anayasa’nın 2, 5, 10, 17, 56 ve 90. maddelerine ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere açıkça aykırı olan 7527 sayılı yasanın iptali istemimizi Yüce Mahkemenize saygıyla sunarız.
GEREKÇELER
1-) Bu Kanun, bir yanda katliam, öte yanda üreme döngüsü getirmektedir. Türkiye’de 1389 belediyeden, 20 yıldır bakımevi kurmamış olan 1100 belediyeye “Topla!” ama “Bakımevi kurmak için 4 yıl bekle!” denilmektedir. Yasa şu şekilde işlemektedir: Bakımevi olmayan 1100 belediyeye toplama yetkisi, Bakımevi olanlara ise kapasitelerini artırmaları için 4 yıl süre tanınmaktadır. Uygulamada ise hayvanların hemen toplatılması zorunlu hale getirilmiş, bu da öldürülmelerine doğrudan zemin hazırlamıştır. Mevcut durumda var olan ve az sayıda kısırlaştırma yapılabilen yaklaşık 300 bakımevinde ise kapasiteleri dolduğu için kısırlaştırma tamamen durmuştur. Bu durum, bir yandan hayvanlara yönelik sistematik vahşeti beraberinde getirirken, diğer yandan üremenin artarak devam etmesine neden olmuş; böylece hem hayvan hakları hem de kamu sağlığı açısından sorunun daha da büyümesine yol açmıştır..
2-) Bu Kanun, Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan “yaşama hakkı” ilkesini açıkça ihlal etmektedir. Toplu KATLİAMLARA Yasal Kılıf Hazırlanmış, Önceden Yalnızca Bilimsel Gerekçeye Dayalı Ötenazi Kuralları İhlal Edilmiştir. Kanun’un “Hayvanların Ötenazisi” başlıklı düzenlemesi; bilimsel temelden yoksun, “davranışları kontrol edilemeyen” gibi muğlak ifadelerle tüm sokak hayvanlarının keyfi biçimde öldürülmesinin önünü açmaktadır. Oysa, önceki 5199 sayılı Kanun’da ötenazi, sadece, insan-hayvan-çevre sağlığını tehdit eden bulaşıcı ve tedavisi mümkün olmayan kanuni istisnaya tabi hastalıkta bilimsel gerekçelere dayanarak mümkündü. Yeni düzenleme, hayvanlara yönelik kitlesel öldürmeleri meşrulaştırmakta, açıkça öldürmeye mecbur bıraktırmakta, Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkını ihlal etmektedir.
3-) ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERE AYKIRILIK (AY m.90) Türkiye’nin taraf olduğu Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi, önleyici tedbirler, kısırlaştırma ve sahiplendirme esasına dayalı insani, bilimsel, sürdürülebilir ve kalıcı yöntemleri öngörmektedir. Ancak 7527 sayılı Kanun, bu ilkeleri çarpıtarak, sözleşmeye dayandığını iddia ettiği düzenlemelerle, hayvanların toplu şekilde öldürülmesini “kanuni gerekçe” adı altında meşrulaştırmıştır. Yani yasa, belediye ve yerel yönetimlere öldürme yetkisi verirken; bunun da ötesinde öldürmeye mecbur ederken bakımevi kurma ve kısırlaştırma yapma yükümlülüğünü 4 yıl ertelemektedir. Hayvan sayısının artması halinde, belediye meclisi kararıyla toplu öldürmeye yasal zemin hazırlanmıştır. Böylece, yalnızca bilimsel gerekçeye dayalı kanuni istisnaya tabi hastalık hallerinde uygulanması gereken ötenazi ilkesi terk edilmiş; belediyelere kısırlaştırma yapmaksızın, “kanuni gerekçe” adı altında hayvanları toplu şekilde öldürme yetkisi vermekle kalmamış, öldürmeye mecbur etmiştir. Bu durum hem sözleşmenin ruhuna hem de Anayasa'nın 90. maddesine aykırıdır.
4-) 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ile hayvanlara kötü muamele ve öldürmek Türk Ceza Kanunu kapsamında suç haline getirilmişken, 7527 sayılı Kanundaki bu düzenlemeyle hayvanların toplu biçimde öldürülmeleri açıkça meşrulaştırılmıştır. Nitekim belediyelerin hayvanlara yönelik; öldürme, aç-susuz bırakma, yarı canlı gömme, çöp kamyonunda presleme gibi insanlık dışı vahşetleri azami seviyeye ulaşmıştır. Bu eylemler yalnızca hayvan hakları açısından değil, hukuk devleti ilkesi açısından da ciddi bir geriye gidiş niteliğindedir. Bu düzenleme; yaşam hakkı, bilimsel yaklaşım, kamu yararı ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.
5-) SAHİPLENDİRMEYİ ENGELLEYEN HÜKÜMLER ve Anayasal Hak İhlalleri (AY m.5 ve 56) Sahiplenecek hayvan sayısına üst sınır getirilmesi, apartman yöneticisinden izin alma zorunluluğu, gönüllülerin aç ve susuz hayvanların önüne bir lokma dahi koymasına cezai yaptırımlar uygulanması; hayvanların yaşama şansını ortadan kaldırmakta, bireylerin anayasal haklarını açıkça sınırlamaktadır. Belediyelerin yıllardır yasal yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle vatandaşlar, sahipsiz hayvanlara kendi imkânlarıyla kısırlaştırıp, tedavi ettirip sahip çıkarak adeta belediyelerin görevlerini yapmıştır. Ancak bugün gelinen noktada, gönüllüler adeta cezalandırılmakta; yıllardır insani, vicdani duygularıyla koruma altında tuttukları hayvanlar için ağır para cezaları gönderilmektedir. Kendi asli görevini yapmayan kamu idaresi, sorumluluğu üstlenen vatandaşları cezalandırarak hem hukuk devleti ilkesini hem de temel hak ve özgürlükleri açıkça ihlal etmektedir.
6-) KANUNUN UYGULAMADA DOĞURDUĞU FELAKETLER: Kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte, başta hayvanlar olmak üzere tüm toplumun maruz kaldığı ağır sonuçlar doğmuştur: 20 yıldır kanunu uygulamayıp Bakımevi kurmayan 1100 belediye, şimdi “yasaya uyuyorum, toplama hükmünü yerine getiriyorum” diyerek topladıkları hayvanları tarlaları çevirdikleri açık alanlarda ve işkence kafeslerinde hayvanları aç, sefil işkenceli ölüme terk etmektedir. Birçoğu da toplayıp vurmakta, zehirlemekte, canlı canlı gömmekte, çöp kamyonlarında preslemektedir.
7-) 7527 Sayılı Yasanın Toplumsal Yansıması: Devlet Eliyle Meşrulaşan Şiddet, Hayvanlara Bireysel Vahşetleri de Tetiklemiştir. 7527 sayılı yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte kamuoyuna verilen mesaj, açık ve dehşet vericidir: “Devlet artık hayvanların yaşamasını istemiyor.” Bu algı, sadece vicdanları sarsmakla kalmamış, bireysel caniliklerin meşrulaştırılmasına da zemin hazırlamıştır. Örneğin Ankara’da bir şahsın, yavru bir köpeği dirgenle parçalayarak katletmesi ve ardından “Devlet öldürme kanunu çıkardı, ben de öldürdüm” diyerek kendini savunması, bu zihniyetin çarpıcı bir yansımasıdır. Bu olay münferit değil, yasayla birlikte toplumda oluşan genel zihinsel çöküşün doğrudan bir sonucudur. Yasanın yol açtığı bu karanlık atmosferde, şahıslardan gelen hayvana yönelik şiddet vakaları azami seviyeye ulaşmıştır. Son 50 yılda yapılan akademik ve bilimsel araştırmalarla, hayvana yönelik şiddet, özellikle çocuklara, kadınlara ve savunmasız bireylere yönelen şiddetin ön habercisidir. Bu yasa, sadece hayvanlara değil, toplumun genel ruh sağlığına da zarar vermekte; şiddet eğilimini artırmakta, toplumun şiddeti normalleştirmesine neden olmaktadır. Bu bağlamda yasa yalnızca hayvanlara değil, toplumun ruh sağlığına, şiddet algısına ve nesillerin vicdan gelişimine de ağır zararlar vermektedir.
8-) 7527 Sayılı Yasanın Toplumda Yarattığı Vicdani Çöküş, Şiddet Sarmalı ve Sosyal Kutuplaşma: Bu yasa, toplumu ikiye bölmüş; hayvanları koruyan bireyler ile karşıt görüşte olanlar arasında düşmanlık yaratmıştır. “Hayvanları seven, koruyan” vatandaşlar ile “sevmeyen” kesim arasında düşmanlık, öfke ve çatışma ortamı oluşmuştur. Hayvanları besleyen, koruyan, sahiplendirmek isteyen vatandaşlar cezalandırılmakta; sivil toplum ve gönüllüler dışlanmakta; anayasal katılım ve denetim ilkeleri ihlal edilmektedir.
SONUÇ VE TALEP Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle; Bir yanda katliam, öte yanda üreme döngüsü getirerek hiçbir gerçek çözüm sunmayan, aksine sorunu büyüten, kamu vicdanını derinden yaralayan, toplumu kutuplaştıran ve şiddet sarmalına sürükleyen 7527 sayılı Kanun’un, hem hukuk hem de vicdan terazisinde tartılarak Anayasa’nın 2., 5., 10., 17., 56. ve 90. maddelerine ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere açıkça aykırılığı nedeniyle Anayasal denetimden geçerek iptaline karar verilmesini saygılarımızla Yüce Mahkemenizden arz ve talep ederiz.
Şüphesiz ki, bu karar, sadece hayvanlar için değil, geleceğin nesiller için de yaşamın devamını sağlamanın, doğanın ve tüm canlıların korunmasının en temel ilkesini hayata geçirecek tarihi bir adım olacaktır. Bu karar, sadece hayvanların değil, insanlık tarihinin en önemli vicdani testlerinden biri olacak; sadece bugünü değil, yarını da şekillendirecek ve nesiller boyu unutulmaz bir iz bırakacaktır.
Ad Soyad: